İnegöl’de rehineci polis mi suçlu, anlayışsız başkomiser mi?
1 sayfadaki 1 sayfası
İnegöl’de rehineci polis mi suçlu, anlayışsız başkomiser mi?
Bursa İnegöl’de hafta sonunda yaşanan olay, “polis cinneti” olarak basına yansıdı. Olayın zanlısı olan 32 yaşındaki Suat Karaaslan, tutuklanarak Bursa Cezaevi’ne konuldu.
Sonrası malum…
Savcılık iddianamesini hazırlayacak, yargılama başlayacak ve ölüme sebebiyet vermek ve asayişi bozmak gibi bir dizi suçtan dolayı mahkum edilecek.
Elbette yaptıklarının karşılığı olan hak ettiği cezayı almalı. Buna diyecek hiç bir şey yok.
Ama işin bazı yönleri hiç gündeme gelmeyecek. Yöneticilerin anlayışsızlığı ve iş tutuş şekillerinin çalışanlar üzerindeki ruh çöküntüleri.
Elbette, “Zaten onun karakterinde zayıflık varmış. Her baskı yapılan çalışan cinnet mi geçiriyor” denebilir. Bu doğru.
İnsan beyni, bir kez ters kurgu yapmaya başladığı zaman, onun içini dolduracak gereğinden çok done bulabiliyor. Ters kurgu sistemi bir kez çalışmaya görsün.
Haberin yayınlanmasından sonra, olayın medyada yansıtılış biçimi ile ilgili çok sayıda yorum ve mail geldi. Kullanılan ifadelerden bunların pek çoğunun Emniyet camiasından olduğu anlaşılıyor.
“Amirlik baskısının dehşete dönüşmesi” ifadesinin bu haberin esas yüzü olduğuna dikkat çekiliyor. Resmi daireler gibi Emniyet camiasının da pek çok biriminde çalışanlar da tatile girer. Tatil yapmayan polislerin başında “önleyici hizmetler”de çalışanlar gelir.
Burada çalışanlar tatil yapamadıkları gibi bir de ek görev yazılır. Amirler, tatille işi birleştirebilirken, sıradan polisler “nokta hizmeti” yapmak durumunda kalır. Dahası yıllık izinlerini bile ne kadar kullanacakları çoğu kez amirinin inisiyatifine bağlıdır.
Cinnet geçirdiği söylenen Suat Karaaslan’ın nasıl suçlanacağı artık belli oldu sanırım. Olayın geliştiği anlarda aktarılan bilgiler ile ilk ifadeleri olduğu söylenen sözler arasındaki çelişki dikkate değer.
İlk haberlere bakarsanız, açılan ateş sonucu şehit olan polis Halil Kazan, abdest alırken lavaboda can veriyor. Yaralandığı ve kapalı yerde olduğu için bulunamıyor ve kan kaybından ölüyor.
İfadeye bakarsan, Suat Karaaslan Halil Karaaslan abdest almış lavabodan dışarı çıkarken göz göze geliyor. Kendisine saldıracağını düşünerek kurşunluyor. Nöbetçi komisen Tuncay Gülmez’i de izin konusundan dolayı değil odasındaki silah ve mermileri ele geçirmek için rehin alıyor.
Ayrıntılar öyledir ya böyledir. Bunları bizler neticede dışarıdan takip eden insanlarız.
Esas itibariyle, suçlu artık “cüzamlı” muamelesi görmeyi hak etmiş demektir.
Bu saatten itibaren suç işleyen kişiyi, sanki aramızdan birisi değil de başka dünyadan gelen biri görüyoruz.
Suçu işleyen kimsenin, çoğu zaman ötekinin kurbanı olabileceğini unutuyoruz.
Doğu düşünce tarzını Batı diliyle yazdığı bilinen Halil Cibran, “Hak Eren” isimli kitabında, “Öldürülen, kendi ölümünden dolayı sorumsuz değildir” diyor.
Suç işleyenin çoğu zaman suçsuz ve günahsızların yük taşıyıcısı olduğunu anlatıyor.
Halil Cibran’ın hakimlere de bir çift sözü var:
“Ey siz doğruluktan yana olması gereken hakimler.
Dış görünüşüyle dürüst, fakat ruhen hırsız biri için nasıl bir ceza düşünürsünüz?
Gövdesiyle katil, ruhuyla kurban olan biri için hangi cezayı uygun görürsünüz?”
İnegöl’deki karakol baskını olayını biraz da bu açıdan değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Sonrası malum…
Savcılık iddianamesini hazırlayacak, yargılama başlayacak ve ölüme sebebiyet vermek ve asayişi bozmak gibi bir dizi suçtan dolayı mahkum edilecek.
Elbette yaptıklarının karşılığı olan hak ettiği cezayı almalı. Buna diyecek hiç bir şey yok.
Ama işin bazı yönleri hiç gündeme gelmeyecek. Yöneticilerin anlayışsızlığı ve iş tutuş şekillerinin çalışanlar üzerindeki ruh çöküntüleri.
Elbette, “Zaten onun karakterinde zayıflık varmış. Her baskı yapılan çalışan cinnet mi geçiriyor” denebilir. Bu doğru.
İnsan beyni, bir kez ters kurgu yapmaya başladığı zaman, onun içini dolduracak gereğinden çok done bulabiliyor. Ters kurgu sistemi bir kez çalışmaya görsün.
Haberin yayınlanmasından sonra, olayın medyada yansıtılış biçimi ile ilgili çok sayıda yorum ve mail geldi. Kullanılan ifadelerden bunların pek çoğunun Emniyet camiasından olduğu anlaşılıyor.
“Amirlik baskısının dehşete dönüşmesi” ifadesinin bu haberin esas yüzü olduğuna dikkat çekiliyor. Resmi daireler gibi Emniyet camiasının da pek çok biriminde çalışanlar da tatile girer. Tatil yapmayan polislerin başında “önleyici hizmetler”de çalışanlar gelir.
Burada çalışanlar tatil yapamadıkları gibi bir de ek görev yazılır. Amirler, tatille işi birleştirebilirken, sıradan polisler “nokta hizmeti” yapmak durumunda kalır. Dahası yıllık izinlerini bile ne kadar kullanacakları çoğu kez amirinin inisiyatifine bağlıdır.
Cinnet geçirdiği söylenen Suat Karaaslan’ın nasıl suçlanacağı artık belli oldu sanırım. Olayın geliştiği anlarda aktarılan bilgiler ile ilk ifadeleri olduğu söylenen sözler arasındaki çelişki dikkate değer.
İlk haberlere bakarsanız, açılan ateş sonucu şehit olan polis Halil Kazan, abdest alırken lavaboda can veriyor. Yaralandığı ve kapalı yerde olduğu için bulunamıyor ve kan kaybından ölüyor.
İfadeye bakarsan, Suat Karaaslan Halil Karaaslan abdest almış lavabodan dışarı çıkarken göz göze geliyor. Kendisine saldıracağını düşünerek kurşunluyor. Nöbetçi komisen Tuncay Gülmez’i de izin konusundan dolayı değil odasındaki silah ve mermileri ele geçirmek için rehin alıyor.
Ayrıntılar öyledir ya böyledir. Bunları bizler neticede dışarıdan takip eden insanlarız.
Esas itibariyle, suçlu artık “cüzamlı” muamelesi görmeyi hak etmiş demektir.
Bu saatten itibaren suç işleyen kişiyi, sanki aramızdan birisi değil de başka dünyadan gelen biri görüyoruz.
Suçu işleyen kimsenin, çoğu zaman ötekinin kurbanı olabileceğini unutuyoruz.
Doğu düşünce tarzını Batı diliyle yazdığı bilinen Halil Cibran, “Hak Eren” isimli kitabında, “Öldürülen, kendi ölümünden dolayı sorumsuz değildir” diyor.
Suç işleyenin çoğu zaman suçsuz ve günahsızların yük taşıyıcısı olduğunu anlatıyor.
Halil Cibran’ın hakimlere de bir çift sözü var:
“Ey siz doğruluktan yana olması gereken hakimler.
Dış görünüşüyle dürüst, fakat ruhen hırsız biri için nasıl bir ceza düşünürsünüz?
Gövdesiyle katil, ruhuyla kurban olan biri için hangi cezayı uygun görürsünüz?”
İnegöl’deki karakol baskını olayını biraz da bu açıdan değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz