Prostat Kanseri
1 sayfadaki 1 sayfası
Prostat Kanseri
Prostat kanseri günümüzde erkek toplumunu etkileyen önemli sağlık sorunlarından birini oluşturuyor.
Bu hastalık erkeklerde görülen ve kansere bağlı ölümlerin yaklaşık yüzde 9’unun nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde erkeklerde en sık prostat kanseri gelişiyor.
Yaklaşık her 10 erkekten biri, yaşamının herhangi bir döneminde bu kanser türüne yakalanıyor. Prostat kanserinin tanısı erken dönemde konulabildiği takdirde, hastalığın tamamen tedavi edilebilme şansı doğuyor. Bunun aksine erken tanı konulamadığı ve uygun tedavi yapılamadığı takdirde prostat kanseri ölüme yol açıyor.
Maalesef birçok hastada prostat kanseri genellikle ileri bir dönemde yakalanıyor. Çünkü erken dönem prostat kanseri hiçbir belirti vermeden sinsi sinsi gelişebiliyor ve tanısı genellikle rutin kontroller sırasında yapılan tetkiklerle konulabiliyor. Ancak, erkeklerin çoğu herhangi bir yakınması olmadığı için kontrol amacıyla doktora başvurmuyor.
Oysa, günümüzde parmakla rektal muayene ve serum prostat spesifik antijenin (PSA) birlikte kullanımıyla birçok erkekte prostat kanseri erken dönemde saptanabiliyor.
Dolayısıyla sağlıklı, 10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan her erkeğin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat muayenesinden geçmesi ve serum PSA düzeyini kontrol ettirmesi erken tanı için büyük önem taşıyor
Prostat kanseri, daha önce de belirtildiği gibi, erken dönemde, yani tümörün küçük, tedavi edilebilir olduğu dönemde genellikle herhangi bir belirti vermiyor.
Zamanla kanserli dokunun büyümesi ve prostat içerisinden geçen idrar kanalına basınç oluşturması sonucu idrar yapmayla ilgili problemlere yol açabiliyor.
Genel olarak bu geç dönemde ortaya çıkan şikayetler ise şunlar; özellikle geceleri idrar sıklığında artış, idrar akımında zayıflama, idrar yapamama hali, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken ağrı ve/veya yanma hissi, idrarda kan görülmesi.
Hastalığın prostat dışında kemiklere de yayılmış olması durumunda, kemik ağrıları, özellikle de sırt bölgesinde, kalça, bacaklar ve kaburgalarda ortaya çıkabiliyor.
Ailesinde prostat kanseri tanısı almış yakını olan 45 yaş üstü ve ailede prostat kanseri olmayan 50 yaş üstü erkekler yaşamlarının herhangi
bir döneminde prostat kanserine yakalanma riskine sahipler.
Daha erken yaşlarda da görülebilmekle birlikte ilerleyen yaş ile paralel olarak kanser riski de artıyor. Ayrıca kişinin babası veya erkek kardeşi gibi birinci dereceden akrabalarında prostat kanserinin varlığı o kişide kanser görülme riskini artırıyor.
Bunların yanı sıra bazı çalışmalar da yağdan zengin diyetin de prostat kanseri riskini arttırdığını gösteriyor.
10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan her erkek 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat muayenesi ve serum PSA düzeyi kontrolü yaptırmalıdır.
Tanı nasıl konuluyor?
Tanı bir dizi aşamadan sonra konuluyor. Doktor öncelikli olarak kişinin geçmiş dönem sağlığı, ailesinde kanser olan bireyler olup olmadığı ve herhangi bir yakınmasının bulunup bulunmadığıyla ilgili sorular yöneltiyor.
Bunun ardından genel fizik incelemesi yapıyor. Prostat bulunduğu bölge itibarıyla bakarak görülebilen bir organ olmadığı ve hemen rektumun önünde yer aldığı için, doktor prostatı ancak parmakla rektal muayenede hissedebiliyor. Bu muayene ile prostatın genel büyüklüğü, herhangi bir bölgesinde düzensizlik ve/veya sertlik olup olmadığı hakkında bilgi sahibi oluyor.
Muayene sırasında pozisyondan dolayı bir miktar rahatsızlık duyulabiliyor, ancak elle yapılan işlem herhangi bir hasara veya ciddi ağrıya yol açmıyor. Prostat kanserinin tanısında yardımcı bir diğer test de serum PSA düzeyinin ölçülmesi. PSA hem normal prostat dokusu, hem de kanserli doku tarafından üretilen bir madde. Kan seviyesi kanserli dokunun büyümesiyle birlikte yükselirken, bazı kişilerde BPH, prostatın iltihabi durumlarında da seviyesinde artış gözlenebiliyor.
Günümüzde parmakla rektal muayene ve serum PSA düzeyinin kontrolü ile prostat kanserinin erken dönemde tanısı mümkün olabiliyor.
Amerikan Üroloji Derneği bünyesindeki Amerikan Kanser Topluluğu ailesinde prostat kanseri öyküsü olan erkeklerde 45 yaşından, diğer erkeklerde de 50 yaşından itibaren yılda bir defa parmakla rektal muayene ve serum PSA düzeyinin kontrolünü öneriyor.
Bu incelemeler sonucunda kanser şüphesi varlığında prostat dokusunun ultrasonografi eşliğinde yapılacak biyopsi ile incelenmesi bir sonraki basamak olarak öneriliyor.
Biyopsi işlemi, mikroskop altında kanser varlığının araştırılması amacıyla prostattan doku parçacıklarının alınmasıyla gerçekleşiyor. Sonuçta kanser tanısı konulursa doktor, kanserin yayılım derecesini anlamak amacıyla ek tetkikler isteyebiliyor.
Erken dönemde tanı konulan ve uygun tedavi yapılan hastalarda yaşam süresi normal, kansersiz hastalardan farksızdır.
Cerrahi tedavi: Erken dönemde tanı konulan birçok hastada birincil seçeneği oluşturuyor. Cerrahi yöntemde prostat bezi meni keseleriyle birlikte bir bütün olarak çıkarılıyor.
Radyoterapi (ışın tedavisi): Kanser prostat içinde sınırlıyken kullanılabilen bir tedavi yöntemini oluşturuyor. Ayrıca prostat kanserinin bölgesel yayılımı durumunda da kullanılabiliyor. Radyoterapi vücut dışından kanserli bölgenin hedeflenerek ışınlanması şeklinde olabileceği gibi, doğrudan kanserli bölge içerisine radyoaktif çekirdekçiklerin yerleştirilmesi (Brakiterapi) veya bazı erkeklerde her iki yöntemin birlikte kullanımı şeklinde uygulanıyor. Hem cerrahi, hem de ışın tedavisi ile organa sınırlı prostat kanseri tedavisinde çok başarılı sonuçlar alınabiliyor. Doktor hastası için en uygun tedavi seçeneğinin hangisi olduğu konusunda detaylı bilgi veriyor.
Hormonal tedavi: Vücut içerisinde başka bölgelerin tutulmuş olduğu hastalarda başvuruluyor. Temelde iki şekilde uygulanıyor; ilaç kullanımı ve cerrahi olarak ilaçlarla oluşturulan etkinin sağlanması. İleri dönemde, hastalığın hormonal tedaviye yanıt veremez hale geldiği durumlarda kemoteropi tedavi amacıyla kullanılıyor. Son zamanlarda hastalığın nüksü açısından yüksek risk taşıyan ve özellikle genç yaştaki hastalarda daha erken dönemlerde de kemoterapi tedavinin bir parçası olarak kullanılıyor.Tedavide unutulmaması gereken önemli noktalardan biri, hastanın tedavi başladıktan sonra da doktoru ile irtibatını kesmemesi. Takiplerde doktor muayene ile serum PSA kontrolü yapıyor ve sonuçlar doğrultusunda genel olarak hastalığın seyri hakkında hastasını bilgilendiriyor ve dönem dönem tedavide değişiklikler öneriyor.
Prostat kanseri, erken dönemde, yani tümörün küçük, tedavi edilebilir olduğu dönemlerde genellikle herhangi bir belirti vermiyor. Zamanla idrar yapmayla ilgili sorunlar gelişmeye başlıyor.
Her 10 erkekten birinde görülen prostat kanserinde erken tanı yaşam kurtarıyor.
Günümüzde hem cerrahi hem de ışın tedavisi ile, organa sınırlı prostat kanseri tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor. Doktor, hastası için en uygun tedavi seçeneğini belirliyor.
Parmakla rektal muayane ve serum PSA düzeyinin kontrolü ile erken tanı sağlanabiliyor.
Bu hastalık erkeklerde görülen ve kansere bağlı ölümlerin yaklaşık yüzde 9’unun nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde erkeklerde en sık prostat kanseri gelişiyor.
Yaklaşık her 10 erkekten biri, yaşamının herhangi bir döneminde bu kanser türüne yakalanıyor. Prostat kanserinin tanısı erken dönemde konulabildiği takdirde, hastalığın tamamen tedavi edilebilme şansı doğuyor. Bunun aksine erken tanı konulamadığı ve uygun tedavi yapılamadığı takdirde prostat kanseri ölüme yol açıyor.
Maalesef birçok hastada prostat kanseri genellikle ileri bir dönemde yakalanıyor. Çünkü erken dönem prostat kanseri hiçbir belirti vermeden sinsi sinsi gelişebiliyor ve tanısı genellikle rutin kontroller sırasında yapılan tetkiklerle konulabiliyor. Ancak, erkeklerin çoğu herhangi bir yakınması olmadığı için kontrol amacıyla doktora başvurmuyor.
Oysa, günümüzde parmakla rektal muayene ve serum prostat spesifik antijenin (PSA) birlikte kullanımıyla birçok erkekte prostat kanseri erken dönemde saptanabiliyor.
Dolayısıyla sağlıklı, 10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan her erkeğin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat muayenesinden geçmesi ve serum PSA düzeyini kontrol ettirmesi erken tanı için büyük önem taşıyor
Prostat kanseri, daha önce de belirtildiği gibi, erken dönemde, yani tümörün küçük, tedavi edilebilir olduğu dönemde genellikle herhangi bir belirti vermiyor.
Zamanla kanserli dokunun büyümesi ve prostat içerisinden geçen idrar kanalına basınç oluşturması sonucu idrar yapmayla ilgili problemlere yol açabiliyor.
Genel olarak bu geç dönemde ortaya çıkan şikayetler ise şunlar; özellikle geceleri idrar sıklığında artış, idrar akımında zayıflama, idrar yapamama hali, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken ağrı ve/veya yanma hissi, idrarda kan görülmesi.
Hastalığın prostat dışında kemiklere de yayılmış olması durumunda, kemik ağrıları, özellikle de sırt bölgesinde, kalça, bacaklar ve kaburgalarda ortaya çıkabiliyor.
Ailesinde prostat kanseri tanısı almış yakını olan 45 yaş üstü ve ailede prostat kanseri olmayan 50 yaş üstü erkekler yaşamlarının herhangi
bir döneminde prostat kanserine yakalanma riskine sahipler.
Daha erken yaşlarda da görülebilmekle birlikte ilerleyen yaş ile paralel olarak kanser riski de artıyor. Ayrıca kişinin babası veya erkek kardeşi gibi birinci dereceden akrabalarında prostat kanserinin varlığı o kişide kanser görülme riskini artırıyor.
Bunların yanı sıra bazı çalışmalar da yağdan zengin diyetin de prostat kanseri riskini arttırdığını gösteriyor.
10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan her erkek 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat muayenesi ve serum PSA düzeyi kontrolü yaptırmalıdır.
Tanı nasıl konuluyor?
Tanı bir dizi aşamadan sonra konuluyor. Doktor öncelikli olarak kişinin geçmiş dönem sağlığı, ailesinde kanser olan bireyler olup olmadığı ve herhangi bir yakınmasının bulunup bulunmadığıyla ilgili sorular yöneltiyor.
Bunun ardından genel fizik incelemesi yapıyor. Prostat bulunduğu bölge itibarıyla bakarak görülebilen bir organ olmadığı ve hemen rektumun önünde yer aldığı için, doktor prostatı ancak parmakla rektal muayenede hissedebiliyor. Bu muayene ile prostatın genel büyüklüğü, herhangi bir bölgesinde düzensizlik ve/veya sertlik olup olmadığı hakkında bilgi sahibi oluyor.
Muayene sırasında pozisyondan dolayı bir miktar rahatsızlık duyulabiliyor, ancak elle yapılan işlem herhangi bir hasara veya ciddi ağrıya yol açmıyor. Prostat kanserinin tanısında yardımcı bir diğer test de serum PSA düzeyinin ölçülmesi. PSA hem normal prostat dokusu, hem de kanserli doku tarafından üretilen bir madde. Kan seviyesi kanserli dokunun büyümesiyle birlikte yükselirken, bazı kişilerde BPH, prostatın iltihabi durumlarında da seviyesinde artış gözlenebiliyor.
Günümüzde parmakla rektal muayene ve serum PSA düzeyinin kontrolü ile prostat kanserinin erken dönemde tanısı mümkün olabiliyor.
Amerikan Üroloji Derneği bünyesindeki Amerikan Kanser Topluluğu ailesinde prostat kanseri öyküsü olan erkeklerde 45 yaşından, diğer erkeklerde de 50 yaşından itibaren yılda bir defa parmakla rektal muayene ve serum PSA düzeyinin kontrolünü öneriyor.
Bu incelemeler sonucunda kanser şüphesi varlığında prostat dokusunun ultrasonografi eşliğinde yapılacak biyopsi ile incelenmesi bir sonraki basamak olarak öneriliyor.
Biyopsi işlemi, mikroskop altında kanser varlığının araştırılması amacıyla prostattan doku parçacıklarının alınmasıyla gerçekleşiyor. Sonuçta kanser tanısı konulursa doktor, kanserin yayılım derecesini anlamak amacıyla ek tetkikler isteyebiliyor.
Erken dönemde tanı konulan ve uygun tedavi yapılan hastalarda yaşam süresi normal, kansersiz hastalardan farksızdır.
Cerrahi tedavi: Erken dönemde tanı konulan birçok hastada birincil seçeneği oluşturuyor. Cerrahi yöntemde prostat bezi meni keseleriyle birlikte bir bütün olarak çıkarılıyor.
Radyoterapi (ışın tedavisi): Kanser prostat içinde sınırlıyken kullanılabilen bir tedavi yöntemini oluşturuyor. Ayrıca prostat kanserinin bölgesel yayılımı durumunda da kullanılabiliyor. Radyoterapi vücut dışından kanserli bölgenin hedeflenerek ışınlanması şeklinde olabileceği gibi, doğrudan kanserli bölge içerisine radyoaktif çekirdekçiklerin yerleştirilmesi (Brakiterapi) veya bazı erkeklerde her iki yöntemin birlikte kullanımı şeklinde uygulanıyor. Hem cerrahi, hem de ışın tedavisi ile organa sınırlı prostat kanseri tedavisinde çok başarılı sonuçlar alınabiliyor. Doktor hastası için en uygun tedavi seçeneğinin hangisi olduğu konusunda detaylı bilgi veriyor.
Hormonal tedavi: Vücut içerisinde başka bölgelerin tutulmuş olduğu hastalarda başvuruluyor. Temelde iki şekilde uygulanıyor; ilaç kullanımı ve cerrahi olarak ilaçlarla oluşturulan etkinin sağlanması. İleri dönemde, hastalığın hormonal tedaviye yanıt veremez hale geldiği durumlarda kemoteropi tedavi amacıyla kullanılıyor. Son zamanlarda hastalığın nüksü açısından yüksek risk taşıyan ve özellikle genç yaştaki hastalarda daha erken dönemlerde de kemoterapi tedavinin bir parçası olarak kullanılıyor.Tedavide unutulmaması gereken önemli noktalardan biri, hastanın tedavi başladıktan sonra da doktoru ile irtibatını kesmemesi. Takiplerde doktor muayene ile serum PSA kontrolü yapıyor ve sonuçlar doğrultusunda genel olarak hastalığın seyri hakkında hastasını bilgilendiriyor ve dönem dönem tedavide değişiklikler öneriyor.
Prostat kanseri, erken dönemde, yani tümörün küçük, tedavi edilebilir olduğu dönemlerde genellikle herhangi bir belirti vermiyor. Zamanla idrar yapmayla ilgili sorunlar gelişmeye başlıyor.
Her 10 erkekten birinde görülen prostat kanserinde erken tanı yaşam kurtarıyor.
Günümüzde hem cerrahi hem de ışın tedavisi ile, organa sınırlı prostat kanseri tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor. Doktor, hastası için en uygun tedavi seçeneğini belirliyor.
Parmakla rektal muayane ve serum PSA düzeyinin kontrolü ile erken tanı sağlanabiliyor.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz